6 Eylül 2012 Perşembe

YAPAYALNIZ-ŞİİR-

Şu ömrümde göremedim hiç yazı
Alnımıza yazılmış kara yazı
Yüreğimde yalnızlığın ayazı
Yapayalnız donar donar dururum...

Kimselere söyleyemem derdimi
Ben kendime mahkûm ettim kendimi
Yüreğimde yaktım dert ateşime
Yapayalnız yanar yanar dururum...
                                   YAŞAR FIRAT


BİTİYOR ÖMÜR ZAMANI-ŞİİR-


Döküldü hayat yaprağı
Hazırdır mezar toprağı
Bir evladım diyemeden
Geçiyor ömür zamanı

Mezarımı derin kazın
Üç beş kürek toprak atın
Taşına muratsız yazın
Bitince ömrüm zamanı.
                YAŞAR FIRAT


28 Mart 2012 Çarşamba

türkü tadında şiire devam...

ÇARE YOK Kİ AZRAİL’E
Ölüm gelir sıra ile
Çare yok ki Azrail
Bütün dünya gelse dile
Çare yok ki Azrail’e
***************
Ölüm, ölüm kurtuluştur
Ölüm bazen bir kaçıştır
Ölüm ardın ağlayıştır
Çare yok ki Azrail’e.
*****************
Ölüm bazen aranırsın
Bir dost gibi beklenirsin
Hiç gecikmeden gelirsin
Selam olsun Azrail’e
               YAŞAR FIRAT

25 Mart 2012 Pazar

DUNNİNG-KRUGER SENDROMU
 İki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya atmış şöyle ki;
"Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır."
Bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:
· Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
· Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
· Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
· Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
Cornell Üniversitesi'ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik "Nasıl geçti?" sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi...
Soruların yüzde 10'una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onların "testin yüzde 60'ına doğru yanıt verdiklerini" düşündükleri; hatta "iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıktı.
Soruların yüzde 90'ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70' ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı.
Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu'nun metni yazıldı:
İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!
Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur.
‘Eksiler’
kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.
Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler…
Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler... Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar..."N'olur fazla mütevazı olmayın!
"Siz de çevrenize şöyle bir bakın" diyeceğim ama eminim bu satırları okurken bile aklınızdan bir dolu yüz, bir dolu isim geçti...
“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.” Bertrand Russel


18 Mart 2012 Pazar

şiire devam...

AYRILIK
Ayrılık ayrılık olmaz olaydın
İnsanları ayrı koymaz olaydın
Şu dünyada devran sürmez olaydın
Ayrılık ayrılık
Olaydın ayrılık ayrılık
Olaydın zalım ayrılık.
*****************
Ayrılık içinde hüzün var senin
Onun için yoktur seni sevenin
Yarın ulu divanda mahşer gününde
İki elim yakandadır ayrılık
Ayrılık ayrılık
Yakandadır ayrılık ayrılık
zalım ayrılık
YAŞAR FIRAT

Zaman aşımına uğrayan adalete..

ADALETE
Adalet bumudur senin tecellin
Zalımdan yana mı yontar keserin
Gözlerinin bağı çözüldü amma
Haklı ile haksızı niçin görmedin
*************************
Kantarın bir gözü zalımdan yana
Mazluma yer yok mu senin tartında
Haklıya istemez kayırmak amma
Haksızın cezasın niçin vermedin.
                      YAŞAR FIRAT



4 Mart 2012 Pazar

SANATTA ETİK VE BEN USTAYIM DURUMLARI

 Aslında etik değerler sanat açısından bakıldığında kendinden hiç bir şey yitirmiş değil. Bu aynı zamanda tam zıt kavramlar içinde geçerli. Yani insanlar kapitalizmle-vahşi- tanışıp kentsoylu yaşamı keşfetmeye başladıkça, kapitalizm insanların içindeki bireyci bencilliği ve çıkar kavgasını gün yüzüne çıkartır.
 Dolayısıyla geç kapitalizm sürecini son derece sancılı yaşayan bir coğrafyada, bireylerin bu şekilde bireyci bencil davranması özellikle sanatçı olan -olduğunu sanan-düşünen zihniyetlerde çok daha keskin olarak ortaya çıkabilir. Bu tür etik dışı davrananları kendi aymazlıklarıyla baş başa bırakıp, doğru bilinen yolda devam etmek en etkili yöntemdir.
  Ancak sürekli üretmek için çaba sarf eden insan ürettiği nesneyi mutlaka paylaşma gereği hisseder. Özellikle sanatçı titri taşıyan insanlar mutlaka ürettiği-yarattığı tüm nesneleri, emeğinin karşılığını alarak paylaşmalıdır. Kuşkusuz bu karşılığın emek değerinin içeriğinin ne olduğuna önce sanatçı karar verse de sonunda piyasa –ekonomik- koşulları belirleyici olacaktır.
 Bu çevrenden yaklaşınca karikatür -çizgi roman vb çizen üreten birey, genelde sanata özelde de bağlı bulunduğu sanat dalında gelişime katkı sunmak veya o sanat dalının lokomotiflerinden olmak zorundadır. Dolayısıyla yapıtlarımız mutlaka ekonomik olarak belli piyasa değerleri içinde kitlesine ulaşmalı, çizerini hem maddi hem manevi memnuniyete kavuşturmalıdır. Örneğin çizilen karikatür veya çizgi kahraman nesnesinin bir dergide yayınlandıktan sonra albüme, çizgi filme, sinema filmine dönüşmesi sanatçının üretim - gelişim sürecine doğrudan etki etmesi demektir. Konuyu sanat dalımız olan karikatür ve çizgi romana indirgersek; burada asıl sorun şudur:
 Sanat dalımızda usta-çırak ilişkisine dayanan zincir halkalarından hangisi kime göre (USTA VEYA ÇIRAK) {Yazımız daha çok çırak özeliyle ilişkili olduğu için. Bu başlık altında irdelemeye devam ediyorum} en zayıf halkadır. Çırağın ustaya körü körüne bağlılığımı? çırağın ustaya değil yaptığı sanata körü körüne bağlılığımı? çırağın belli bir yetkinliğe gelmesi hatta ustasını geçtikten sonra dahi manevi anlamda ustasına kör bağlılığın devamı mı? Bu sorulara şüphesiz bir kaç halka daha eklemek mümkündür.  Çünkü bu bağ aslında farkında olmadan çırakta bağımlılık ta yaratır. Böylece çırak, ustasının kendi üzerinde her türlü tasarrufu hatta sömürüsünü ses çıkarmadan içselleştirerek kabullenir.
 Önemli olan çırak olan sanatçının bu hiyerarşik rabıtaya olan sadakatini mutlaka sorgulamasıdır. En zayıf halkayı bulup oradan bu bağı kopartarak bağımsızlığı için sanatı için (her ne kadar ekonomik değeri sonsuz olsa da ) mutlaka ekonomik getirili iş ilişkilerine en başta söz ettiğimiz etik değerlere sadık kalarak girmelidir.

26 Şubat 2012 Pazar

BAHTIM KARA YAZILI /ŞİİR

BAHTIM KARA YAZILI

Kahpe felek çözemedim sırrını
Niye bırakmadın benim ardımı
Göremedim dostlarımdan yardımı
Benim zaten bahtım kara yazılı, yazılı
**************
Değme felek benim yoksul halime
Azrail de hep el değdi ömrüme
Yalan dünya bir gülmedi gönlüme
Benim zaten bahtım kara yazılı, yazılı

******************
Felek sana Ozan Yaşar neyledi
Ömür boyu hep ağladı gülmedi
Şu dünyada hiçbir sefa sürmedi
Benim zaten bahtım kara yazılı, yazılı
                                   YAŞAR FIRAT

9 Şubat 2012 Perşembe

AH İSTANBUL İSTANBUL/ŞİİR

Ah İstanbul, İstanbul
Niçin geldik biz sana
Ayırdın beni benden
Halimi anlasana
Derdimi anlasana
**************
Topladık ümitleri
Yükledik bir kamyona
Dağ taşın altın diye
Çıkıp geldik biz sana
Göçüp geldik biz sana
******************
Ana baba bacı kardaş
Herkes gitti saçıldı
Para girdi araya
Et tırnaktan ayrıldı
Akrabalık dağıldı.
******************
Ah İstanbul, İstanbul
Tek tek herkesi gömdük
Ne güzel bir gün gördük
Ne de safanı sürdük
Yazıklar olsun sana, Kül elensin başına
*****************
Ozan Yaşar söyler ki
Ah İstanbul İstanbul
İşte ahvalim budur
Ne insanları ağlat
Ne de gülleri soldur
                              YAŞAR FIRAT


YORUMSUZ

İNSANLAR KENDİLERİYLE YÜZLEŞECEK KADAR CESUR, 
YAPTIĞI HATA VE YANLIŞLARI KABUL EDECEK KADAR ERDEMLİ,
 DÜNÜNDEN DOĞRU ÇIKARIMLAR YAPIP YARININA OLUMLU KARARLAR VERECEK OLGUN OLMADIKÇA
 HİÇ BİR İŞ VE İLİŞKİDE BAŞARILI OLAMAZLAR... YAŞAR FIRAT

21 Ocak 2012 Cumartesi

SANAT VE HAYATA DAİR...

SANAT HAYATTAN BESLENİR. HAYAT İSE BU DÜNYADAKİ CANLILARDAN...
İNSANLAR KENDİ HAYATLARINI, BU DÜNYADAKİ (KENDİLERİ DE DAHİL) TÜM CANLI CANSIZ VARLIKLARIN ÜZERİNDEN SÜRDÜRÜRLER.
ÜSTELİK BUNU YAPARKEN ÖNCE KENDİLERİNİ SONRA TÜM ÇEVREYİ SÖMÜREREK, HER TÜRLÜ  AHLÂK VE İNSANİ ERDEMLERİN İÇİ VE DIŞI TÜM YÖNTEMLERİ KULLANARAK...
 BU SÖMÜRÜNÜN ARDINDAN ÇEVRESİNE VERDİĞİ HER TÜRDEN ZARARI GÖRÜR. İŞTE O AN YA DUYGUSAL BİR HEZEYAN YA DA HAKİKİ BİR PİŞMANLIK İÇERİSİNDE VERDİĞİ TÜM ZARARLARI TELAFİ ETME YÖNÜNDE HAREKETE GEÇER... HEM DE VAR GÜCÜYLE... AMA NE FAYDA...
ÖYLEYSE TÜM GEÇMİŞ İNSANİ HAFIZAYI DİKKATE ALARAK: HAYATA - SANATA :SAĞDAN SOLDAN, İLERİDEN GERİDEN, BAKMAK YERİNE
''İNSAN-I KÂMİL''LEŞEREK BAKMAK ÜRETMEK DAHA DOĞRU VE GERÇEK DEĞİLMİDİR?!

10 Ocak 2012 Salı

Tüm karikatürcüler, çizgi romancılar ve yolu çizgiden yazıdan geçen herkese duyuru:


 GİRİŞ
        
 Karikatürcüler Derneği, dernek bülteni ve internet sitesi hiç istinasız tüm üyelerinin etkinliklerini hem bültende hem de dernek sitesinde yayınlamaktadır(!) 
  Ayrıca Karikatürcüler Derneği, isteyen üyelere de sergi, albüm gibi olanaklar sunmaktadır. Darda ve zorda olan pek çok karikatürcü üyeye de çeşitli şekillerde destek olmaktadır. 
Buraya kadar olan tüm etkinliklere can ı gönülden destek verdim. Hâlâ da vermekteyim.
 
GELİŞME:
        Ancak son birkaç yıldır dernek etkinliği için gönderdiğim karikatürler, yeni dernek sitesi için yaptığım makul görüşler, ya hiç kullanılmadı ya da çok kötü tavırlarla ve tanımlarla (tabii tarafımdan karşı tavırlarda anında konuldu) engellendi. Özellikle dernek iletişim e-posta adresine gönderdiğim pek çok yazı ve karikatür bir şekilde dernek e-posta kutusuna ulaşmadı.
       Dernek merkezinde bu konuyla ilgili arkadaşla durumu görüştüğümde, nedense benim eserlerim bir türlü dernek e-postasına ‘ULAŞMAMIŞ’ oluyordu. 
Örneğin; Sekiz Mart Dünya Emekçi Kadınlar ilgili gönderdiğim karikatürler, başka etkinlik yazıları gibi
     
  Diğer Örneklere Gelince:
       Son bir kaç senedir özel eğitim kurumlarında, çeşitli etkinliklerde tıpkı İbrahim TAPA, RaşitYAKALI ve daha pek çok dost ve sanatdaş gibi, kısa sürelerle karikatür öğretmenliği yapmaktayım. Şimdilerde çalışmalarım yine kısa süreliğine bir belediye ile devam etmekte. Çalıştığımız belediye Karikatürcüler Derneği’nin Taksim’deki Nasreddin Hoca Karikatürleri sergisinin kendi Kültür merkezlerinde sergilenmesini istemiş. Doğal olarak o belediyenin sanat danışmanı dernek üyesi olduğum ve az önce söz ettiğim gibi çalışmalar yaptığım için benden rica etti. Bende en kısa sürede dernek başkanına telefonla ulaştım. Olumlu cevap aldım. Hatta bir toplantıda yüz yüze görüşüp bu olumlu cevabı pekiştirdim. 
      Bir süre sonrada belediyeden bir arkadaşla birlikte Taksim’deki sergi salonundan tutanakla foto blokları teslim aldım. Ancak kısa bir zaman sonra dernek başkanı sergi tarihinin başka bir sergi tarihi ile çakıştığını söyleyerek foto blokları geri istedi. Belediyede dernek merkezine foto blokları iade etti.
      Daha sonraki çeşitli telefonlaşmalarda dernek yönetiminden birilerinin benden söz ederek ‘sıradan bir üye kim oluyor? Bu derneğin sekreteri var, genel bir yapısı var sergi işi bizimle neden görüşülmüyor vb.’ gibi kariyerist dayatmalarının olduğu ortaya çıktı. 
      Hatta iktidar belediyelerinin çoğu ile sanatsal etkinliklerin reddedildiği gibi görüşlerde dernek başkanıyla yaptığımız telefon görüşmelerinde, konuşmalarımızda geçti.  
     Oysa o belediyelerin birinde ilk olarak ben ardından benim ve sizlerin oylarıyla önce ‘sıradan üye’ sonra dernek genel sekreteri olan arkadaşımız sergi açmıştı. Sözün özü araya bir sürü şey girdi ve bu proje bir şekilde olmadı. 
      Buraya kadar ne var bunda? Dernek istediği yerde kendine ait çalışmaları sergileme hakkına sahip dediğinizi duyar gibiyim. 
      Ama önemli olan özellikle Kamu Yararına Dernek statüsündeki tamamen sanatsal içerikli bir yapının paylaşımcı olması ‘Kamu’yu ayrım gözetmeden yararına etkinlik yapması gerekli değil midir? 
     Ancak biraz sabır lütfen…
     Daha önce gönderdiğim pek çok yazı ve karikatürün dernek internet sitesinde yayınlanmadığını da belirtmiştim. 

      İşte size sıradan iki örnek daha;
     Birisi 2010 yılından biliyorsunuz geçenlerde dernek sitesinde şöyle bir yazı çıktı ve fotoğraflarla o yazı desteklendi.
          
(DERNEK SİTESİNDEN AYNEN ALDIM…)
       ‘’Maxminus dergisinde bir Türk çizer…
Bosna-Hersek'te yayımlanan Maxminus adlı mizah dergisi Ocak 2012 sayısında, dernek sekreterimiz Aziz Yavuzdoğan'a ve çalışmalarına yer verdi... Aylık olarak dijital ortamda yayımlanan, politik mizah ve karikatür dergisi Maxminus Ocak 2012/42. sayısında Aziz Yavuzdoğan'a 8 tam sayfa (112-119) ayırdı. İnternet üzerinden geniş bir kitleye ulaşan, yayın yönetmenliğini Sabahudin Hadzialic'in yaptığı dergi 254 sayfa olarak çıkıyor ve dünyanın birçok karikatürcüsünün çalışmalarına yer veriyor..
.’’
       Şimdi gelelim sadede; Aynı dijital dergide benim çalışmam 2010 yılında hazırladıkları özel sayıda yer almıştı. Bende önce bloglarımda ardında facebook ta paylaştım. Akabinde de derneğin e-posta adres(ler)ine gönderdim. Sonuç tahmin ettiğiniz gibi oldu. Yani yine derneğin e-posta adres(ler)ine ulaşmadı. 
İnternet adresini veriyorum,.. Lütfen sağ üstteki tarihe dikkat ediniz. 
http://maxminus.weebly.com/yasar-f305rat.html

       Diğer örnek ise: Biliyorsunuz Romanya’dan bir karikatürcü dostumuz; her yıl Romanya’nın tarihi ve değerli-önemli kişiliklerinin karikatür portrelerini tüm dünya karikatürcülerine çizdiriyor. Ülkemizden de pek çok sanatçı bu etkinliğe katılıyor. Geçen yıl Ülkemizden sadece beni seçipmansiyona layık görmüşler. Bunu da uygun bir yazı ile belki haber niteliği olur diye derneğin e-posta adresine yolladım. Sonuç yine tahmin ettiğiniz gibi oldu.
       Size onunda internet linkini veriyorum. 
http://www.personality.com.ro/awards2011.htm
Lütfen mansiyon listesinin Türkiye bölümüne bakınız.

       Haydi, bir örnek daha vereyim; 
       Bir ara karikatür albümüm için çok istekte bulundum ancak dernek yönetimi ile yaptığımız konuşmalarda izleyeceğim yol ve yöntem konusunda bana aydınlatıcı bilgiler bir türlü verilmedi. Eee! tabii o konu zamanla unutuldu gitti..
      Haaa! Unutmadan şunu da belirteyim; Derneğin diğer etkinlikleri sırasında çektiğim tüm fotolar aynı e-posta adresinden ve diğer e-posta adreslerinden çok güzel ulaşıyordu. 
      Ama ne hikmetse beni ve dolayısıyla üyesi olduğum derneği ilgilendiren pek çok bilgi(m) bir türlü derneğin e-posta adresine ulaş(a)mıyor(!) Diğer yaşadığım olayları anlatmıyorum bile…
Sonuç;
        Kendini bu sanata adamış inadına bu sanatla yaşamını kazanmaya çalışan istisnasız her türlü sıkıntıya göğüs geren biri olarak, artık yıllarca dernekle kesişen yolumu ayırmaya karar verdim. 
        Bazı dernek üyelerinin yaptığı tüm olağan etkinlikleri hatta poposunda çıkan sivilceyi dahi haber değeri görüp derneğin sitesinde vb. yayınlayanlar her zaman ki gibi bu yazımı yayınlamayacak. O nedenle kendi blogumda yayınlıyorum. Ve diğer karikatürle ilgili bloglara gönderiyorum. Bloglardaki ilgili kişilerin yayınlayıp yayınlamamaları kendi tasarruflarındadır. 
        Ayrıca telefon veya yazıyla KESİNLİKLE hiç kimseyle polemiğe girmeyeceğimi, yumurta-tavuk sorunsalının horozu olarak sanat çalışmalarıma devam edeceğimi belirteyim. 
       Artık benim için hayatımın Karikatürcüler Derneği sayfası tamamen kapanmıştır. 
       Ancak dernekteki tüm dost ve sanatdaşlarımla görünmez gönül bağlarımız kopmamıştır, asla kopmayacaktır.
Tüm Türkiye Karikatürcüleri camiasına duyurulur.